- Televizyon, radyonun resimlisidir. Zeki Müren’i önceden radyodan dinliyordunuz, şimdi ise hem dinleyecek hem de onu göreceksiniz.
Köyün uçuk kaçık delikanlısı ise cevaben :
- Peki Zeki Müren’de bizi görecek mi? diye kendisi için gayet okkalı bir cevap verir ve Belediye Başkanı bu soru karşısında afallayarak,
- “Vallahi orasını bende bilmiyorum” diyerek açıkladığı konu hakkında ne kadar bilgili ve güvenilir olduğunu gösterir.
twitter @serdarsozkesen
………………………………….
Bu sohbeti futbola uyarlarsak… Büyük takımlarımızın kulüp başkanları / adayları seçim yada kongre öncesinde sıklıkla demezler mi, “Kadromuza önümüzdeki sezon 2-3 dünya yıldızı getireceğizzzz”
Ardından aklı selim bir taraftar da başkan adayına şunu sorabilir / sormalı da :
- Peki o dünya yıldızları bizi Avrupa’da şampiyon yapabilecek mi? Ya da bize sınıf atlatabilecek mi?
Başkan adayı ise şu cevabı verir :
-Vallahi orasını bilmiyorum, bana hep ‘bu tarz konuş, taraftarın ve yönetimin gözünü boya’ dediler bende görevimi yapıyorum…
……………………………………………….
……………………………………………….
Ligimizde sezon sonuna kadar büyük takımlarımız arasında hınca hınç, kora kor bir mücadele yaşanır. Genel olarak da sezonun 25.haftasından itibaren şampiyonluk yarışı 2 takıma kadar düşer. Kalan haftalarda ise şike, teşvik ve hatır olayları konuşulur. Daha sonra kesinlikle fikstürünün ayarlandığını düşündüğüm ve dünyanın tanımadığı ‘Turkish El Clasico’muz yaşanır ve Türkiye’de siyasetin de önüne geçip günlerce gündemi işgal eder. Aynı zamanlarda, alt sıralardaki takımların küme düşme savaşlarında dönen dümenler, dolaplar ise ya alt satırlarda kendine yer bulur yada sümen altı edilir. Zaten o sırada “Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiştir” bile…
Şampiyonu kavga - dövüş belirledikten sonra ise asıl yarış başlar. Transferler yapılacak ve Avrupa’nın en büyük organizasyonu olan Şampiyonlar Ligi’nde takımımız / takımlarımız ülkemizi temsil edecek(ler). Temsil değil de yoksa kontenjanı doldurmak için mi deseydik acaba?
Yıllar yılı bu büyük organizasyona devamlı 4.torbadan katılan takımlarımız içinde Fenerbahçe 2008-2009 ve Beşiktaş’ta 2009-2010 sezonlarında istisnai bir şekilde 3.torbadan turnuvaya dahil oldular. Bu sezon sonu bir sürpriz yaşanmayacak, takımlarımız gene çok büyük ihtimalle 4. yani son torbadan kendilerine yer bulacak ve yine Avrupa’nın en güçlü takımlarıyla aynı gruba düşecekler ve haliyle gruptan çıkmak yine Kaf Dağı’nın ötelerinde olacak.
Torba durumlarını ben her zaman askeri rütbelere benzetirim… 1.torba takımları GENERALLER, 2.torba takımları SUBAYLAR, 3.torba takımları ASTSUBAYLAR ve 4.torba takımlarını da ONBAŞILAR olarak adlandırırım. Sorarım size bir onbaşı, nasıl bir subayla baş edebilsin, generale kafa tutabilsin?
Kadronuzda sürekli Türkiye’ye gelsin diye hiçbir yerde alamayacağı ücretler ödenerek getirilen sözde yıldız oyuncularla zaten ‘onbaşı’ olan apoletinizle bir subayı alt etmeniz oldukça zor, generalle aynı kalibrede savaşmanız ise imkansıza yakındır. Önce doğru transfer politikası, isme değil mevkiiye göre, ihtiyaca göre transfer anlayışı ile hareket edilmeli. Herşeyden önce iyi bir futbolcu izleme komitesi ile bu olumlu adımları birkaç yıl öncesinden atarak süreci 4-5 yıla yaymalı ve alt yapıya da önem vererek gelecek için yatırımlar ve fizibilite çalışmaları yapılabilmeli…
Şimdi rütbelere tekrar geri dönersek... Birinci torba yani GENERALLER klasmanındaki 8 takımı genel olarak; Real Madrid, Barcelona, Chelsea, Milan, Bayern Münih, İnter, Man.Unıted ve Arsenal oluşturuyor. Diğer yandan başarılarıyla doğru orantılı olarak Liverpool, Porto, Sevilla, Valencia gibi takımlar da nadiren birinci torbada yer alabiliyorlar... İkinci torba yani SUBAYLAR kategorisi ise sürekli değişen bir profil izliyor. Zira neredeyse her sezon farklı 1-2 takımın Avrupa’da sivrilmesi sonucu istikrarı da yakalayan bu takımlar takip eden sezonlarda da hem kendi liginde hem de Avrupa’da başarılı olunca ‘torba atlamış’ oluyor. Örneğin, Lucescu’nun Shakhtar’ı 2008-2009 sezonunda 4.torbada iken hemen akabinde 2011-2012 sezonu da dahil olmak üzere son 2 sezondur ise 2.torbadan SUBAY kategorisinde yerini sağlamlaştırdı… Yine kendi liglerinde yeterli dereceye girerlerse Roma, Lyon, Zenit, Juventus, Benfica, Marsilya, Bremen ve CSKA Moskova da 2.torbanın sıklıkla görmeye alıştığımız yüzlerinden...
Bizim takımlarımızın ilk hedefi, ASTSUBAY olarak tabir ettiğim 3.torbanın kıdemli üyesi olmaktır. Bu sayede 4.torbadan gelecek takım karşısında da avantajlı konuma geçebilir ve oradan gelecek takımdan alacağımız minimum 4 puanla gruptan çıkma noktasında önemli bir adım atmış olabiliriz. Ayrıca kendi torbamızın olası takımlarından Tottenham, Ajax, Schalke, S.Lizbon, Olimpiakos, Lille ve Basel gibi takımlarla da eşleşmeme avantajına da sahip olacağız…
Burada 2 örnek vermek istiyorum. Bir tanesi yakın tarihimizden Güney Kıbrıs takımı olan Apoel Nicosia. Zaten herkes bu takımı biliyor. Yani kendilerini tüm Avrupa’ya başarılı bir şekilde yeteri kadar tanıttılar. Tamamının yakın tarihte Avrupa’da kupa kaldırmış tecrübeli takımları olan Shakhtar, Porto ve Zenit gibi zor bir gruptan üstelik deplasmanda hiç yenilgi almadan lider çıktılar. Sonrasında ise malum 2.turda ünlü Fransız markası Lyon’u da elediler. Şimdi çeyrek finalde Real Madrid ile eşleştiler ve onlar için peri masalında yolun sonu geldi ama topladıkları puanlarla önümüzdeki yıllar için kendilerine iyi bir kredi açtılar. Bu sezon sonu kendi ülkelerinde şampiyon olabilirlerse (son maça kaldılar) ve eleme maçlarından da kayıpsız geçerlerse Şampiyonlar Ligi’nde onları belki de 4. torba değil de 3.torbada görebiliriz…
Bir diğer örneğim ise Almanya Futbolundan… Kendimi bildim bileli Şampiyonlar Ligi’ne 3İ olarak tabir edilen İspanya – İngiltere ve İtalya’dan 4 takım gönderilir, Almanya ve Fransa’dan ise 3’er takım bu şansı elde eder. Fakat bu sezon sonu bu kural uzun yıllar sonra değişiyor. Almanların son yıllarda Avrupa’nın 2 kupasında da attıkları büyük adımlar neticesinde İtalya’dan bayrağı devraldılar ve 2012-2013 sezonundan itibaren Şampiyonlar Ligi’ne 4 takım gönderecekler. Hemde 3 tanesi direkt katılırken bir tanesi ön eleme oynayacak. Bu büyük başarılarında üstün Alman teknolojisi Bayern Münih’in son 10 sezonda 1 kupa, 1 final, 1 yarı final, 3 çeyrek final oynaması ve Bremen’in 2009 UEFA Finali ve Hamburg’un yarı finali, Schalke’nin geçen sezon Ş.Ligi yarı finali oynamasını sebep olarak pekala gösterebiliriz.
Artık ONBAŞI olan rütbelerimizi söküp, bir an önce terfi alarak ASTSUBAY apoletine dönüştürmemiz lazım. Yeni rütbemizde de kısa vadede sabırla ve azimle yükselip ‘Kıdemli Astsubay’ profiline ermeli ve Shakhtar Donetsk örneğinde olduğu gibi son sıralardan da olsa SUBAY rütbesine kadar çıtayı çıkarmamız şart. Böylelikle, futbolumuzun marka değerinin yerler altında göründüğü bir ortamda Avrupa Futbolunda atacağımız büyük adımlarla değerimizi, itibarımızı ve prestijimizi kurtarmış olacağız. Aksi durumda ise çoğu sezonda başımıza gelen durum olan Aralık ayında annemizin ligine geri döner ve kendi köyümüzde birbirimizi döveriz, birbirimizi yakarız, bol bol kadınlar ve çocukların izlediği maçlar oynarız… Elimize de kocaman bir SIFIR (0) geçer…
twitter @serdarsozkesen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder