Yıllardır maç izlerim, maç yorumlarım, maç yazarım. Sahada oynanan futbol, verilen mücadele ve kendime has ekleyeceğim ayrıntılar her zaman kendi stilim olmuştur. Hakemler üzerinden maçları yorumlamak, onlar üzerinden yazılar yazıp gerçeği görmezden gelmek ise bu camiada işin kolayına kaçmaktır. Yani bu tarz bir yol izlemedim hiç. Her insan gibi, her futbolcu gibi her hakem de saha içinde hata yapar, yani buna müsait bir ortam, her ülkede vardır.
Evet; her ülkede, her futbol liginde her hafta, her gün hakem hataları olmuştur, olacaktır, bunu engellemek mümkün değildir. Önemli olan bu hataların asgariye inmesidir ki, bu arzumuz her maç öncesinde aynı önemini koruyor. Hangi takımın taraftarı olursak olalım bu isteğimiz değişmemeli ve saha içinde adaletli bir yönetim görme hakkımız da engellenmemeli...
Gelelim işin diğer boyutuna. Yani hakemler tarafından bir takımın canı yandığında ulu orta her yerde hakemleri ve federasyonu aleni şekilde tehdit etmeleri konusuna. 1-2 hafta hakemler sizin aleyhinize hata yapmıştır ve siz yöneticiler bunun içinde art niyet ararsınız, hakemleri yerden yere vurup, herkesin ayağını denk almasını istersiniz. Hatta daha da ileriye gidip, sanki sizlerin haddineymiş gibi hakemlerin düdüklerini asmalarını istersiniz. Bu en kolay ve sizlere göre en akılcı yöntemdir. Neden? Çünkü bunu özellikle görsel medya üzerinden yaparsanız, bildiriler yayınlarsanız bir sonraki maçınızda muhtemelen sizin maçınıza atanacak hakem de büyük bir baskı altında kalacak ve ister istemez sizin lehinize kararlar verecek ve siz de günü kurtarıp rahatlayacaksınız.
Peki sizin lehinize çalınan düdükler karşısında aleyhine düdükler çalınan ve sizin deyiminizle hakkı gaspedilen takımın ruh halini hiç düşündünüz mü? Empati kurabildiniz mi? Yoksa 'bana dokunmayan yıl bin yaşasın' hesabınca "bana ne" deyip aldığınız 3 puanın sevincini mi yaşadınız?
Hakemler her zaman hata yapacak, boşuna demedik. Hem de inanın her takım lehine ve aleyhine düdükler çalınıyor. Bunun tek tek hesabını yapmaya kalksak işin içinden çıkamayız. Hakemlerin kafaları hiç rahat değil, MHK denilen güruh ne hakemlerin hakkını koruyabiliyor, ne adil hakem atamaları yapabiliyor ne de açıklamaları ile kimseyi memnun edebiliyor. Kaldı ki maçlar sonunda ve öncesinde yöneticilerin hakemler üzerinden ortalığı velveleye verip onları baskı altına almaları sonrasında hakemlerin nasıl bir ruh haliyle maçları yöneteceklerini düşünmek ve ne kadar sağlıklı kararlar vereceklerini kestirmenin zorluğunu anlamak hiçte zor değil.
Herşeyin başı empati aslında. Bir yönetici kendi maçında kendi takımının doğrandığı vakit nasıl sesini yükseltiyorsa, kendi takımı hakem hatasıyla maç kazandığında da susmamalı, birşeyler söyleyebilmeli. Hiçbir şey yaşanmamış gibi öyle yerinde oturmamalı. Kendilerini o hakkı yenen takımın yöneticileri, futbolcuları, teknik adamlarının yerine koymalı.
En basitinden, lehinize verilen bir penaltı pozisyonunda şunu düşünün :Bu penaltı bizim takımın aleyhine verilseydi ne düşünürdünüz, yine kesin bir dille ve yürekle penaltı diyebilir miydiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder