29 Aralık 2013 Pazar

2013 Yılının En İyi 'Blog'ları...

2011 Ekim ayından bu yana blog yazıyorum. 2 yıl ne de çabuk geçti... Geride bırakacağımız 2013 yılı ise blog bakımından oldukça verimli geçirdiğim bir sene oldu. 
2013 yılında toplamda 68 adet blog yazarak bu meslekte (ileride meslek olacağına inanıyorum) olumlu bir adım attığımı düşünüyorum. Bloggerlık yapmaya karar verdiğimde de ilk hedefim ve söylemim hep aynı olmuştu :

"Piyasadaki 'skor yazarları'na inat, özgün olmak, Avrupa ve Dünya Futbolu'ndan değişik, renkli, yazılmamış, her yerde bulunamayacak konulara imza atmak, futbolu sadece futbol olarak görmeyip 'mizah' boyutunu da gündeme almak ve 20 yıllık birikimimi bu satırlarda takipçilerimle paylaşmak ve en önemlisi de asla yazmaktan vazgeçmemek..."


Şimdi arkama bakıyorum da 2012'de 34, 2013'te ise tam 68 adet blog yazarak bu alanda kendimi geliştirmişim. Dedim ya 2013 benim için bu anlamda çok iyi geçti... Peki 2013'te en çok okunan blog yazılarım hangileri? Gelin ilk 10 sırayı yazıp, vereceğimiz linklerle onları hatırlayalım :

1 - "Futbolun Mizahi Yönü - 3" - 822 kez okundu... 
http://serdarilefutbol.blogspot.com/2013/03/futbolun-mizahi-yonu-3.html

2 - "Huzurlarınızda Yeni Ronaldo : Bruma" - 619 kez okundu... 
http://serdarilefutbol.blogspot.com/2013/07/huzurlarnzda-yeni-ronaldo-bruma.html

3 - "Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finalleri - 1995-2003" - 560 kez okundu... 
http://serdarilefutbol.blogspot.com/2013/03/sampiyonlar-ligi-ceyrek-finalleri-1995.html

4 - "Futbolun Mizahi Yönü - 2" - 465 kez okundu... 
http://serdarilefutbol.blogspot.com/2013/02/futbolun-mizahi-yonu-2.html

5 - "Futbolun Mizahi Yönü - 4" - 432 kez okundu... 
http://serdarilefutbol.blogspot.com/2013/03/futbolun-mizahi-yonu-4.html

6 - "CM 01-02'nin Gizli Efsaneleri" - 416 kez okundu... 
http://serdarilefutbol.blogspot.com/2013/08/cm-01-02nin-gizli-efsaneleri.html

7 - "Serie A 2013-2014 Yıllık Maaş Ücretleri" - 361 kez okundu... 
http://serdarilefutbol.blogspot.com/2013/09/serie-2013-2014-yllk-maas-ucretleri.html

8 - "10'lara Olan Özlem" - 329 kez okundu... 
http://serdarilefutbol.blogspot.com/2013/01/10lara-olan-ozlem.html

9 - "Tarihi Rezillik... Beşiktaş - Galatasaray" - 325 kez okundu... 
http://serdarilefutbol.blogspot.com/2013/09/tarihi-rezillik-besiktas-galatasaray.html

10 - "Gareth Bale & Real Madrid" - 325 kez okundu... 
http://serdarilefutbol.blogspot.com/2013/07/gareth-bale-real-madrid.html

* Kaynak : GOOGLE...
** Okunma sayıları 'tık'lamaya göre belirlenmiştir. Siteye girildiğinde ana sayfa üzerinden de konular okunduğu için okunma sayıları gerçek anlamda daha fazladır...

Yeni yılda da aynı çizgiden devam ederek; farklı olanı yazmaya ve paylaşmaya devam...

Yeni yıl, umarım sizlere de şans, sağlık ve huzur getirir...

2013'ün son blog yazısını tamamlarken bir basketbol efsanesi Michael Jordan'ın güzel sözü ile noktayı koyalım...


twitter.com/serdarsozkesen

24 Aralık 2013 Salı

Merry Christmas...

Premier Lig ağırlıklı Merry Christmas :)) 
(Resmi tıklayıp daha net görebilirsiniz)


'Christmas' demişken Juventus'lu futbolcuların da yer aldığı şu animasyon videoyu da seyretmeden geçmeyelim...



twitter.com/serdarsozkesen

20 Aralık 2013 Cuma

SİR ALEX FERGUSON!!!

Varını yoğunu futbola veren ve profesyonelliğin / başarının zirvesindeki efsane isimleri arada bir anmak ve değerlerini bilmek lazım...

27 yıllık muazzam bir kariyer sonrası...

Başka yoruma gerek var mı?


Bugün Premier Lig, dünyanın en çok konuşulan ve en çok beğenilen futbol ligi ise, bunda en büyük pay, belki de onundur. 

Saygılarla,

18 Aralık 2013 Çarşamba

Geçmişten günümüze 'Premier Lig' Golcüleri...


1992 yılında adını "Premier Lig" olarak değiştiren İngiltere'de o tarihten bu yana en çok gol atan futbolcular...

Aktif futbolcuları da hesaba katarsak; sanırım Alan Shearer'ı geçecek tek futbolcu Wayne Rooney olduğunu söyleyebiliriz. Tabii o da Ada dışına çıkmazsa...

Listede birçok tanıdık isim var. CV'lerine Türkiye'yi de ekleyen Ferdinand, Kewell, Anelka, Drogba, Kuyt, Vassell ve Saunders...
*** Yukarıdaki tablonun güncelliği 18.12.2013'tür...
*** Hala kariyerlerini Premier Lig'de devam ettiren futbolcular ve bu sezon attıkları goller ise açık mavi ile boyanan yerde gösterilmiştir...

twitter.com/serdarsozkesen

9 Aralık 2013 Pazartesi

Beşiktaş 2013 - 2014


Dün akşam Sivasspor karşısında bir kez daha gördük ki; Oğuzhan’ın olmadığı zamanlarda Beşiktaş, hücumda alternatif üretmekte zorlanıyor ve ortasaha ile forvet arasındaki pas bağlantıları onun oynadığı zamanlara göre zayıf kalıyor. Pozisyon üretkenliği konusunda yeterli sayıya nispeten ulaşılsa da futbolun kreatiflik noktasında özellikle rakibin gol atmak için kalesine geldiğinde onları bozacak olan pas bağlantılarını yapacak özel bir futbolcunun olmaması sebebiyle takım, doğal olarak kendisini rahatlatacak skoru üretemiyor ve rakiplerine tabela anlamında üstünlük kurmakta zorlanıyor. Beşiktaş, onun forma giymediği 6 maçta toplamda 10 puan kaybetti ve bu süre zarfında 5 gol atıp kalesinde de 5 gol gördü. Oğuzhan’ın ilk 11 başladığı 7 karşılaşmada ise Beşiktaş sahadan hiç mağlubiyetle ayrılmazken, rakip kaleye 17 gol bıraktı, kalesinde ise sadece 7 gol gördü.

Oğuzhan’ın olmadığı maçlarda Beşiktaş’ın yakaladığı başarısız istatistik dahi onun ne kadar önemli ve kaliteli bir futbolcu olduğunu gösteriyor. Oğuzhan’ın kendisi de bir an önce kendisine çeki düzen vererek saha içindeki gereksiz agresifliğine set çekmesi ve takımının kendisine ihtiyacı olduğu zamanlarda profesyonelce davranıp kolay sarı kart görmekten kaçınması ve takımını yalnız bırakmaması gerekiyor.

SLAVEN BİLİC CEPHESİ

Teknik direktör Slaven Bilic’in gerekli zamanlarda yapamadığı rotasyon hamlesi de gelinen noktadaki başarısız tablonun bir diğer sebebiydi. Hep aynı kadro ile başarının ya da istikrarın sağlanacağını düşünen Hırvat Hoca, takıma büyük umutlarla transfer edilen Kerim Frei, Pedro Franco ve Ömer Şişmanoğlu gibi oyuncuları hemen hemen hiç kullanma cesaretinde bulunamadı. 34’lük Escude için Kolombiyalı Franco’yu harcadı. Takıma en fazla ihtiyacının bulunduğu dönemde İbrahim Toraman konusunda yönetimle beraber aynı hatayı izleyerek hiç geri adım atmadılar ve oyuncuyu takıma küstürdüler. Sivasspor maçında hem Sivok hem de Ersan sakattı ve bu pozisyonun sıkıntısı maçın sonucuna direkt etki etti. Ayrıca Pedro Franco’yu şu maçta dahi düşünmeyen Bilic’e de selam olsun.

Hırvat teknik adam, ligde yapamadığı rotasyon hamlesini Türkiye Kupası'ndaki tek maçlık Bucaspor karşısında yaparak tam 8 tane ilk 11 futbolcusunu dinlendirince, bu hamlesinin de bedelini çok ağır ödeyerek kupadan da elendi. Oysa Avrupa Kupalarında olmayan bir Beşiktaş'ın, F.Bahçe ve Trabzon'un kupadan elenmesinden ders alması ve maça ideale yakın bir 11'le çıkması gerekirdi.

Bugün 6+0+4 kuralının uygulandığı bir dönemde Türkiye’nin en geniş yerli futbolcu pazarını elinde bulunduran Beşiktaş’ın kağıt üstündeki bu avantajını efektif bir şekilde kullanamaması bu durumu kendisi açısından dezavantaja dönüştürdü. Kadrosunda; Oğuzhan, Serdar, Necip, Pektemek, Kerim, Muhammed, Olcay, İsmail, Mehmet, Ersan, Cenk, Ömer, Veli, Gökhan gibi önümüzdeki birkaç yıla damga vuracak genç oyuncu portföyü, bugün ne Galatasaray’ın ne de Fenerbahçe’nin elinde bulunuyor.


ALMEİDA – FERNANDES BELİRSİZLİĞİ

Almeida ve Fernandes’in yılan hikayesine dönen sözleşme sorunları da takımı düşüşe götüren zincirin bir diğer halkasıydı. Almeida bu anlamda gayet profesyonelce davranmış, en kritik zamanlarda attığı gollerle sözleşme konusunda gerekli avantajı / kozu kendi eline almıştı. Yıldız golcü 14 haftası geride kalan ligde attığı 9 golle görevini başarı ile yaptı. Fakat Manuel Fernandes cephesinde durum aynı olmadı. Geldiği günden beri hiçbir derbi maçına imzasını atamayan yetenekli ortasaha oyuncusu, hakettiğinden daha fazla aldığı değeri, saha içinde oynadığı silik futbolla yitirdi. En formsuz zamanlarında dahi Bilic’in vazgeçilmezi olan Portekizli futbolcu, kendisinden beklenilen performansın yarısına dahi ulaşamaması da kötü gidişin küçük gibi görünen büyük bir ayrıntısıydı…

GALATASARAY DERBİSİ VE 'KRİZ YÖNETME SANATI'

Özellikle Galatasaray derbisinde çıkan olaylar sonucunda kulübün aldığı ceza ve futbolcuların demoralize olan ruh halleri sonrası Bilic’in rotasyona gitme cesaretinde bulunamaması aynı zamanda takımın sportif direktörlüğünü yapan Önder Özen’in de sorumluluğunda yapılan büyük bir hataydı. Malum Türk futbolcusu her zaman duygusaldır ve yaşadıklarından sıkça etkilenir. Büyük bir futbol bilgisine ve görüşüne sahip olan Önder Özen’in bu noktada; takımın yaşadığı travma sonrası, Türkiye’deki şartları bilmesi, daha da önemlisi futbolcu psikolojisine alışkın olmasının Bilic’in yapacağı hamleler üzerinde daha fazla olumlu katkıda bulunması gerekirdi. Yani Beşiktaş için bu sezon kötü gidişin miladı Galatasaray maçıdır. G.Saray maçı sonrası alınan 4 maçlık seyircisiz oynama cezasının oynandığı karşılaşmalarda 3 beraberlik 1 galibiyet ve kaybedilen 6 puan...


Aynı zamanda Galatasaray maçı bizlere şunu da gösterdi ki, Bilic’in 'kriz yönetme sanatı' da bir hayli düşük ve yetersiz. Galatasaray maçında skor olarak üstünlüğü ele geçirse de ikinci yarıdaki aşırı geri çekilme ve sonrasında yaşadığı mağlubiyetten hiçbir ders almamış olacak ki, Fenerbahçe derbisinde de ilk yarısını hem önde bitirdiği hem de rakibinin 10 kişi kaldığı bir ortamda bu avantajını değerlendirememiş ve o maçta 3 puanı kaçırmamış, aksine 1 puanı kazanmıştı.

İSTATİSTİK…

Maçlara çok iyi başlayıp ilk yarıdan skor avantajını cebine koyan takımın, ne hikmetse ikinci yarılardaki sönük futbolu, düşen fizik güçleri ve skoru koruma eğilimine gitmeleri de en başta Slaven Bilic’in karnesine olumsuz yansıdı. Bakın Fenerbahçe’ye, maçların ilk yarılarından ziyade ikinci yarılarında ve özellikle maçın son dakikalarında şaha kalkıyorlar ve muazzam fizik güçlerini hırs dolu futbolları ile birleştirince sonuca gidiyorlar. Zaten ligde şu an sadece ilk yarı sonuçları baz alınsa Beşiktaş liderdi, maçlar 80 dakika oynansa Fenerbahçe şu an 25 puandaydı, yani 10 puanı son 10 dakikadaki mücadelelerinden dolayı aldılar.

Maçlar 45 dakikadan oynansaydı puan durumu şöyle olacaktı :
Beşiktaş 26 – G.Saray ve F.Bahçe 21 puan alacaktı.

Maçlar 80 dakikadan oynansaydı puan durumu şöyle olacaktı :
Beşiktaş 27 – F.Bahçe 25 – G.Saray 24 puan alacaktı.

O yüzden maçlar 90 dakika ve konsantrasyonu asla kaybetmemek şart…

 twitter.com/serdarsozkesen

8 Aralık 2013 Pazar

Premier Lig ve diğerleri...

Yıllar önce NTVSPOR, Premier Lig maçlarının yayın haklarını eline aldığı dönemde, o hafta TV'de hangi maç canlı yayınlanacaksa bir iki gün öncesinden maçın reklamı yayınlanır ve sözkonusu reklam, Murat Kosova'nın "İşte Premier Lig bu" haykırışı ile biterdi...

Premier Lig, dünyanın en mücadeleci ve en zor futbol ligi. Futbolun beşiği de denilen bu ülkede oynanan sert ve diri futbol ile beraber sezon içerisinde küçük takımların büyük takımlar karşısında defalarca galibiyet ve puan aldıklarını görebiliyoruz. Bu gözlem, her ülkede olan bir gerçektir lakin Premier Lig'de bu durum her ülkeden açık bir şekilde daha fazladır. Bu durumun doğal bir yansıması olacaktır ki, ülke futbolunda "şampiyonluk yarışı" ne zaman dillendirilse birçok takım ismi telaffuz edilir. Belki de Premier Lig'i diğer liglere göre daha çekici ve izlenilir kılan bu özelliğidir.

Misal, son yıllar baz alındığında Almanya denilince akla Bayern Münih ve Borussia Dortmund geliyor. İspanya denilince Barcelona ve Real Madrid'den başkasına ihtimal dahi verilmiyor. Fransa'da 7 yıl üstüste şampiyon olan Lyon'un yerlerde süründüğü ligde artık rüzgar PSG ve Monaco için esiyor. İtalya'da ise İnter ve Milan'ın mazilerini aradığı ortamda Juventus hep ağır basan takım konumunda. Sözkonusu ülkelerde bu takımları zaman zaman saman alevi gibi zorlayan takımlar olsa da liglerde son 10 haftaya girildiğinde zirve adayı için fazla bir alternatif üretmek pek de mümkün olmuyor...

Oysa İngiltere Premier Lig'de ligin başında 'şampiyonluk için adaylarınız kimler?' diye sorulduğunda; kesin bir adayınız olmamakla beraber şu cevabı almanız pek mümkün : 

"Manchester Unıted, Manchester City, Chelsea ve Arsenal. Duruma göre Liverpool ve Tottenham da zirveyi epey zorlayacaklardır..."

Bu durum, sezon içinde fazla bir değişikliğe sahne olmuyor ve yukarıda da belirttiğim gibi liglerin son 10 haftasına girildiğinde dahi hala en az 3 şampiyonluk adayı takım görmeniz sıkça tekrarlanan bir durum oluyor. Diğer liglerde ise şampiyon ya belli oluyor ya da 2. ile 3. arasındaki puan farkı kapatılamayacak cinsten oluyor...

Aşağıda 9 Aralık 2013 tarihi itibariyle puan durumlarına bakıp gelecek ile ilgili bir tahmin yaptığımızda; 



Leverkusen, kağıt üstünde iyi bir yerde olsa da, Almanya'da şampiyonun hemen hemen belli olduğunu...







Fransa'da PSG ve Monaco'nun son haftalara kadar yarışın içinde olacağını ve rakiplerine nazaran dar bir kadroya sahip olan Lille'in zaman içerisinde düşüş göstereceğini...
                                        

İspanya'da şaşırtıcı bir şekilde bu sezon muazzam işler yapan Atletico Madrid'in şampiyonluk için Barca'yı zorlayacağını ama hala futbolu çok tatmin etmeyen Galacticos ile beraber sanki 2.lik yarışı yapacağını...



İtalya'da ise Roma'nın beklenen düşüşü ile hedeflerinin ilk 3 olacağını, bununla beraber Juventus'un arayı daha fazla açıp zirve yolunda 'tek' kalıp bundan sonraki rekabetin Avrupa Kupalarına katılım noktasında olacağını kestirmek çok da zor görünmüyor...



Gelelim Premier Lig'e...


Son şampiyonluğunu 10 sene önce yaşayan Arsenal'in Mesut Özil transferi ile beraber sınıf atladığını ve bu sezon şampiyonluk için her zamankinden daha fazla güçlü olduğunu görebiliyoruz. Bunun yanında Manchester Unıted'ın Sir Alex Fergusun sonrası David Moyes ile yaşadığı hayal kırıklığından sonra gerçek hedeflerinin şampiyonluk değil ilk 4 olduğunu da net bir şekilde söyleyebiliyoruz. Fakat Arsenal zirve yarışında kesinlikle 'tek' değil. Mourinho'nun hırsı, M.City'nin kadro kalitesinin sahaya yansıması, Suarez ile bu sezon çok iyi işler yapan Liverpool'u, ligin en az yenilgi alan takımı Everton'u ve ne zaman ne yapacağını kestirmesi zor olan Tottenham'ı da eklediğimizde tadından yenmez bir Premier Lig heyecanı bizleri bekliyor...

Tahminler noktasında umarım ben yanılırım da tüm liglerde şampiyonluk yarışı son haftalara kadar devam eder...

twitter.com/serdarsozkesen