Bir sözde dünya derbisini daha (Yurt dışından sadece 18 basın mensubunun izlediği) atlattık kazasız belasız... Maya takvimine göre son dünya derbisi olması münasebetiyle de bir hayli dikkat çekici bir maçtı...
Kalemimden bu maça yansıyan notlarım ise şu şekilde:
Maç öncesi teknik adamların takımlarını oynatma biçimleri, kadro derinliği, saha avantajı gibi sebeplerden dolayı Galatasaray'ın bir adım önde maça başlayışı...
Tribünlerdeki kareografinin mükemmelliği...
Volkan Demirel'in artık klasik haline gelen G.Saray deplasmanlarındaki olağanüstü performansının sekteye uğraması...
Selçuk İnan'ın bir Fenerbahçe maçında daha frikikten gol atması...
Bekir'in akıllardaki yerini koruyan muhteşem röveşata golünden sonra yine aynı güzellikteki kafa golü, fakat bu defa yanlış adrese...
Fenerbahçe'nin Alex'ten sonra gözle görülen lider oyuncu eksikliğinin direkt maça etkisi... Arkadaşlarını yönlendirecek, sahadaki uyur -gezer mücadeleye isyan edecek bir futbolcunun olmaması, kritik anlarda kimsenin sorumluluk alamaması...
Fatih Terim'in küçük - büyük rakip dinlemeden her maçına çift forvetle çıkması ve kendisi için her önemli / kritik maçtan (Manu, Braga, Cluj) alnı ak çıkması... Buna karşılık artık 11-12 yaşındaki çocukların dahi ezbere bildiği bir ilk 11 ile sahaya çıkan, risk almayı ve ezber bozmayı sevmeyen Aykut Kocaman'ın klasik 4-2-3'i (pratikte 8-1-1'i)...
F.Bahçe'nin deplasman fobisi ve hep ilk golü yedikten sonraki 'kıpırdanma' havası... Sahadaki ruhsuz oyun sonrası, en azından "Forma kazanır" diyen taraftarların haklı tepkisi... Deplasmandaki 8.maç sonucunda hala alınan tek galibiyet. (Lig sonuncusu Akhisar)
F.Bahçe'nin Kuyt ve Sow'dan başka tabelayı değiştirecek derecede yaratıcı oyuncu eksikliğinin sezon başından beri olduğu gibi pozisyon eksikliğine sebep olması ve kaçınılmaz son... F.Bahçe'nin orta saha 4'lüsünün (Cristian - M.Topal - Meireles - Caner) ceza alanına attığı 12 'top'a karşılık rakibi G.Saray'ın (Selçuk - Melo - Amrabat - Hamit ) bu alanda 25 rakamına ulaşması... Sow'un neden 3 büyükler arasında en az topla buluşan santrfor olduğunun net bir şekilde sahaya yansıması...
Genel olarak beklentilerin aşağısında bir futbol anlayışı... Rakipleri Beşiktaş'ın iştahlı, pozitif oynayan ve rakibini de oynatan futbol rengine 2 takımın da yaklaşamaması...
Burak Yılmaz gibi bir santrforun yaptığı 7 faulle açık ara maçın en çok faul yapan futbolcusu olmayı başarması... Burak - Umut ikilisinin gol atamadığı 3. maç olması...
Hasan Ali Kaldırım'ın futbol hayatındaki ilk resmi golünü bir G.Saray maçında ve sağ ayakla atması...
Meireles gibi bu lige 'fazlasıyla profesyonel' bir futbolcunun oyundan çıkarken hakeme yaptığı 'çirkin' hareketler ve kulübüne, kariyerine, taraftarlara ve en başta futbola ihanetin fotokopisi...
G.Saray'ın son 2 yılda derbi maçlarda aldığı sonuçlarla F.Bahçe üzerindeki psikolojik baskı ve başarısız sonuçlarının silinmesi (Son 6 maçta 3G, 2B, 1M) ve sonuç olarak tablonun F.Bahçe aleyhine dönmesi...
... ve vasatın üzerine çıkmayan / çıkamayan 2 takımın mücadelesinde rakibinden biraz daha olumlu işler yapan G.Saray kazandı ve ilk yarıyı lider bitirmeyi garantiledi...
twitter.com/serdarsozkesen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder