30 Nisan 2012 Pazartesi

'Saygı' Aranıyor...


Futbolda çok iyi bir yönetici olabilirsiniz, çok iyi futbolcu olabilirsiniz yada çok iyi teknik direktör olabilirsiniz ama öncelikle insan olmanın getirdiği saygı, dürüstlük ve ahlak normlarına da uygun hareket etmelisiniz…

Malum Türk Futbolu’nun 3 Temmuz’dan bu yana sancılı bir dönem yaşadığını biliyoruz. Bir de bunun üstüne yöneticilerin, futbolcuların hatta teknik adamların dahi bu konu üzerinden ortamı germeye, öküz altında buzağı aramaya da hakları yok.

Hızlandırılmış kur’ ile ligimizi bitirip, belki de ülke olarak tek birleştiğimiz nokta olan kimselerin içine sinmeyen saçma sapan bir ‘Süper Final’ programına dahil olduk. Maçlardan önce yöneticilerin kendi kulüp taraftarlarına şirin gözükmek adına yayınladıkları çarşaf çarşaf bildiriler, rakip takımı ve taraftarlarını küçük duruma düşüren cümleler, hakemler hakkında haklı / haksız ithamlar vb… Hiç bıkmadık bu tarz eylemlerden, göz boyamak, gaza getirmek ne de hoşumuza gitti yıllardır… Bu melet hastalığa bir kere yakalandık, daha da bırakamadık. Neden?

Çünkü herhangi bir başarısızlık sonrası bahanelerimiz olsun, söylemeye sözümüz olsun, kaçış yolumuz olsun… Tek stratejimiz : Maçtan önce ortamı gerginleştirmek, rakibi tahrik etmek ve buradan taraftarı da yanımıza çekip gündemi işgal etmek… Bu kadar kolay değil ey yöneticiler (!)…
Akıllı ve sağduyu taraftar sizlerin görüşlerinizden etkilenmiyor, gerçeği kendisi ölçüp biçip tartabiliyor. Sizlerin eskimiş ve klasikleşmiş düşünceleriniz, rakip yöneticilerle yaptığınız sözde düellolar bizleri  zerre ilgilendirmiyor. Ha dinliyor muyuz sizleri, EVET ama dinledikten sonra da sizlere sadece GÜLÜYORUZ…

Maç önü açıklamalara ve basın bildirilerine tam alışmışken, söz konusu insanlar bir de maç sonunda kazansa da kaybetse de çirkefliklerini, nefretlerini devam ettiriyorlar ve rakibe saygı kurallarını unutup kendilerinden geçerek yalan yanlış beyanatlar vererek yine medyaya fazlasıyla malzeme veriyorlar ve bir sonraki maça kadar ortalık yine “Soğuk Savaş” kimliğine bürünüyor…

Neymiş efendim, “X takım Y takıma yine yattı”. “Z takımı bize karşı daha önce kimselere oynamadığı kadar derli toplu oynadı.” Yok efendim “Şu hakemi bizim maçlara istemiyoruz hatta o hakem düdüğünü assın” Yada “Onlar da bizim sahamıza gelecek ve görecekler” vb… Bir de iyi başlayıp sonunu taraftar ağzıyla bitirenler var : “Rakibimizi tebrik ediyoruz ama umarım B takımına da aynı mücadeleyi verir”. Bu söz dizileri uzar da gider. Peki sonunda kim kazanır? Kimin eline ne geçer? Rakip futbolcuları yada yöneticileri acımazsızca eleştirirken daha önce kendi yaptığımız olumsuz hareket ve davranışları ne de çabuk unuturuz…

Bırakın bu sivri çıkışlarınızla gündemi meşgul etmeyi. Maç sonunda kazansanız da kaybetseniz de futbolun güzelliklerini gündeme getirin, rakibi tebrik edin, sadece canınız yandığında hakemleri eleştirip, rakibin canı yandığında hiçbir şey yokmuş gibi suskun kalmayın… “Futbol basit ve eğlenceli bir oyundur“ düsturunu yaşayın ve yaşatın, tahriklere meyilli beyanatlar vermeyin ve az konuşun öz konuşun…

Bir maç için bir insanımız kalp krizi sonucu vefat ediyor ve biz hala “benim babam senin babanı döver ” zihniyetinde maçları izliyor ve takip ediyoruz. Artık uyanıp silkinme zamanı beyler… Bırakın birbirinizi yemeyi, bugün X takım yener, yarın Y takımı kazanır… Dostluk her daim olmalı… Saygı ise bu yoldaki vazgeçilmezimiz…

twitter @serdarsozkesen

17 Nisan 2012 Salı

TEMİZLİ(G) MÜMKÜN MÜ?


Herşeyi TEMİZ istiyoruz... İnsanın temizi, masanın temizi, elbisenin temizi, şunun temizi, bunun temizi ve son olarak da FUTBOL LİGİMİZİN TEMİZİ... Peki bizim kafalarımız TEMİZ Mİ? Gerçek temizlik, kafalarda başlayan temizliktir...

Sağduyulu, saygılı, hatası karşısında özür dileyen ve her şeyden önce çıkarsız ve ön yargısız mıyız ki TEMİZLİ(G)TEN söz ediyoruz???



.....................................

UEFA’nın 2 konuda çok hassas olduğunu biliyoruz. Biri ŞİKE, diğeri de IRKÇILIK… Sahalarımızda kesinlikle görmek istemediğimiz ve futbola büyük zararlar veren, taraftarları birbirine düşüren iki kavram…

İkisinin de savunulacak bir tarafı asla yok, hiçbir şekilde taviz verilecek bir durum da sözkonusu değil. Kim bu fiilleri yaptıysa ispatı halinde derhal cezalandırılmalı, isme göre, kuruma göre taviz verilmemeli, suçlar hafifletilmemeli ve cezaları da futboldan tamamen uzaklaştırılmak olmalı…


TEMİZLİK KİRLETMEMEKTİR

Kim futbola leke sürüyorsa, rakibi küçük duruma düşürüyorsa, taraftarları ayrımcılık noktasına itiyorsa, kendinden olmayanlara düşman gözüyle bakıyorsa, içindeki canavara söz geçiremiyorsa LÜTFEN SPORDAN, FUTBOLDAN UZAK DURSUN… Bizleri kendi yanına çekmeye çalışmasın, gitsin kendisine başka bir meşgale bulsun, gitsin her türlü saldırganlığı boş arazilerde yapsın, YETER Kİ BİZLERE BULAŞMASIN

Türkiye’deki taraftar profili o kadar tehlikeli durumlara geldi ki, birkaç yıl öncesine kadar ayıpladığımız şeyleri artık normal görmeye başladık ki, bu bile sonumuzun hiç de iyi olmadığını ve günden güne huzursuzluğumuzun arttığını gösteren bir işaret…

Hani bir söz var ya… Ülke olarak neyimiz düzgün ki, futbolumuz düzgün olsun… Hangi konuda hep beraber uzlaşıyoruz ki, FUTBOL da ortak hareket edelim?

Daha kötüsünü yaşamadan radikal kararlar alıp, yerin dibine batan futbolumuza biraz olsun nefes aldırabilmek ŞART… Bunun içinde nacizane elimden geldiğince bu tarz insanlarla savaşmaya, onlara futbolun sadece BİR OYUN olduğu olgusunu aşılamak için elimden geleni yapıcam…

HER TÜRLÜ KİN VE NEFRETİNDEN ARINMIŞ BİR TARAFTAR PROFİLİ İLE HEP BERABER DOSTÇA MAÇ İZLEMEK VE İZLETTİRMEK İÇİN VAR MISINIZ?


twitter @serdarsozkesen

6 Nisan 2012 Cuma

Futbolun Unutulan Yüzü : FAİR PLAY...

Fair play… " Sporda kurallara uymaktan da öte belli bir davranış biçimini sergileyen bir terim." (Wikipedia)

Bu terimi belki de hayatımda ilk defa 1996’daki Avrupa Futbol Şampiyonası’nda o ünlü Türkiye – Hırvatistan milli maçında son dakikalarda gole giden Vlaovic’i düşürmeyen Alpay Özalan vasıtası ile duymuştum… O zamanlar belki futbol, şu an yaşadığımız futboldan biraz daha ‘iyimser’di. Kin, nefret, holiganlık sanki biraz daha alt seviyedeydi. Yaşamımızda zaman zaman kullandığımız ‘insanlık ölmedi’ deyiminin spora yansıyan kareleri hala mevcuttu belki de. Yada “futbol, sadece futbol değildir” düsturunun meşaleleri hala yanıyordu bir yerlerde…

11 Haziran 1996… Avrupa Şampiyonası’ndaki grup ilk maçımızda Suker’li, Bilic’li, Stanic’li, Prosinecki’li, Boban’lı ve Boksic’li süper bir kadro karşısında Hırvatistan ile karşılaşıyoruz ve sonuna kadar da çok iyi mücadele ediyoruz. Dakikalar 87’yi gösterdiğinde ise Hırvat kontratağında Vlaovic kendi sahasından kalemize doğru hızlı bir sprint atıyor. Arkasında Alpay var sadece ve hızıyla ona yetişmesi çok da zor olmuyor. Kaleye yaklaşık 30 metre varken rakibini yakalayan Alpay, saliseler içinde verdiği kararla Vlaovic’e herhangi bir müdahale etmekten kaçınıyor. O an rakibini düşürse Alpay kırmızı kart görecek ve Hırvatlar kaleye 30 metre uzaklıktan serbest atış kullanacak. Dolayısıyla da maçın geri kalan bölümünde yapacağımız savunma ile de bir puanı almamız çok da zor olmayacak. Fakat Alpay Özalan, rakibine yetiştiği halde Vlaovic’i düşürmez ve Vlaovic golü atar. Evet Hırvatlar 1-0 kazanır ve maçtan sonra herkes Alpay’ı suçlar, rakibini neden düşürmedin diye…
Alpay o gün iyi mi yaptı kötü mü yaptı bir kenarda dursun, Alpay bundan 16 sene önce bu hareketi ile hala hafızalarda kendine yer buluyor. Neden? Çünkü Euro 96’da sahadaki bu yapmadığı davranışıyla turnuva sonunda Avrupa Fair Play Ödülü’ne mazhar oldu ve bir anlamda göğsümüzü kabarttı, her ne kadar yıllar sonra rakibini düşürmediği için pişmanlığını dile getirdiyse de… Çünkü o pozisyonda Alpay, bir anlamda A Milli Takımımızın 1 puanına mani olmuş ve turnuvayı 0 puan ve 0 golle tamamlayarak kupaya veda etmiştik…

Zaman içerisinde Alpay’ın yaptığının / yapamadığının etik mi değil mi, doğru mu yanlış mı olduğu sürekli kamuoyunu meşgul etti. Biz yıllar sonra bu konuyu kapatıp, Alpay’ın sayesinde hatırladığımız yada ilk defa duyduğumuz ‘Fair Play’ ruhuna ne kadar vakıfız, ne kadar içindeyiz ve ne kadar uygulayabiliyoruz onu düşünmemiz lazım…

http://www.sporxtv.com/futbol/EURO%202012/alpaya-odul-turkiyeye-huzun-%7C-turkiye-1SXTVQ27875SXQ?ref=ggl
(Yukarıdaki linki tıklayın ve o maçı -toplam 1:30 dk- tekrar hatırlayın..)

Şimdilerde takımlar gruplara ayrılmış, taraftarlar arasındaki ‘dostluk’ ortamları bitmiş, yöneticisinden kulüp başkanına kadar herkesin sadece kendi takımlarını savunmak ve kendi taraftarlarına hoş görünmek adına karşı takımı ve taraftarını hedef alan açıklamalar yaparak ortamı gerdiği zamanlardayız… Zaten taraftarın durumu içler acısı, bir de sen çıkıp taraftarını tahrik edici sözler sarf edersen, çarşaf çarşaf bildiriler yayınlarsan kendi taraftarının yapacağı her türlü çirkin eylemlere de sonuna kadar katlanmalısın!! Her zaman söylemişimdir, “Türkiye’yi siyasetten ziyade futbol böler” diye. Çünkü futbol, bu ülke insanı için maalesef hayatının neredeyse ilk önceliğinde yer almakta ve diğer rakiplerinin en ufak yanlışında ortalığı deyim yerindeyse savaş alanına dönüştürecek bir potansiyel hala var bu ülkede.
Fair Play ruhunu bu zamanda; başta kulüp başkanları, daha sonra kulüp yöneticileri ve sosyal medya ve son olarak da taraftarların tekrar ortaya çıkarması gerekir. Yani herşey bu silsile ile giderse zaten bir sorun olmaz daha doğrusu olumlu yönde aşama sağlarız ve inanın bu sayede futbolumuz da gelişme kaydeder… Daha az saha içi ve saha dışı olay yaşarız, seyircisiz maç sayımız da azalır ve zamanla da biter… Zaten ille de kulüpler bir bildiri yayınlayacaklarsa 'fair play' ile ilgili, rekabetin verdiği dostlukla ilgili bildiriler yayınlamalı ve bunları da taraftarlar arasında herhangi bir münakaşa çıkartmayacak, ortamı yumuşatmaya yönelik sağ duyulu kelimelerle de süslemelidir... 

Evet bu güzel temenniler mümkün… Yeterki isteyelim, yeterki futbolu hayatımızın birinci önceliği olarak görmekten vazgeçelim, futbolu bir oyun olarak görelim, rakibe sonuna kadar saygı duyalım ve sonunda kim kazanırsa da onu ‘gönülden’ tebrik edelim…

FUTBOL BASİT BİR OYUNDUR, ONU ZORLAŞTIRAN NE VARSA HAYATINIZDAN ÇIKARMAYA BAKIN…


(Yazıyı Cuma günü kaleme almıştım ama Pazar günü oynanan Dardanelspor - Erzurum Belediyespor maçındaki FAİR PLAY örneğini görünce bu videoyu da konunun önemine binaen 'cuk' diye oturduğu için paylaşıyorum...)

twitter @serdarsozkesen