10 Ocak 2012 Salı

Esas Yargılamayı Biz Yapmalıyız...


En son yazacağımı en baştan yazmak istiyorum : “Türkiye, futbol sayesinde bölündü. 2011’in 2.yarısı kabus gibi geçti. Tüm yaşananlardan sonra iyiki varsın NBA – Premier Lig – La Liga – Bundesliga diyesi geliyor insanın…

Türkiye’yi ne Türk – Kürt ayrımı ne dinci – laik ayrımı ya da ne alevi – sünni ayrımı bölebilir. Türkiye o kadar güçsüz bir ülke değil. Ama Türkiye’yi bölse bölse ‘futbol’ böler…

Malum 2011 Temmuz döneminden beri Türk Futbolu yerler altında. O tarihten beri her kafadan bir ses çıkıyor, hani derler ya ‘ağzı olan konuşuyor’… O kadar bunalttılar ki biz futbolseverleri, artık ne maçlara gidesimiz ne de tuttuğumuz takımın maçlarını izleyesimiz var. O derece futboldan soğuyan bizler için de artık neredeyse her gün çıkan ‘şikeli’ senaryolar da artık ilgimizi çekmiyor…

Yok 58.madde değişsin mi, yok Federasyon kararlı olamadı, yok şikeler sadece girişimde kaldı, yok eksi puanlarla cezalar verilecek, yok tutuksuz yargılanmalar olsun… Bu konular daha uzar da gider… Buradan şuraya gelmek istiyorum. Bu yaşananlardan sonra en büyük cezayı taraftarlar çekmiştir ve en çok da tuttukları, gönül verdikleri takımların başlarındaki yöneticilerin takımlara zorla bulaştırdıkları çirkin ifadeler ( yazmaya bile gerek duymuyorum) karşısında toplum karşısında da istenilmeyen davranışlara yada sözlü sataşmalarla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz…

Her spor yazarı, kendi gönül verdikleri takımların objektifinden ama tutarlı ama tutarsız yazılar yazdılar, milyonlarca kitleleri etkilemeye yada gözlerini açtırmaya çalıştılar. Ama çoğu da taraftarların baş tacı ettikleri yöneticileri sorgulamasına yardımcı olmadılar, olamadılar, hep yangına körükle gittiler…



Bizler de şimdiden ayrışmadık mı? Nasıl seçim zamanları gelince siyasi partilerin destekçileri olarak her birimiz farklı isimler altında o partinin bayraktarlığına soyunarak gerek iş yerlerinde, gerek kahvehanelerde gerek de toplu yerlerde ağız dalaşına girip hatta aynı siyasi görüşlülerle bütünleşip, karşıt görüşlerle ayrışmadık mı? Şimdi de futbol yüzünden maalesef ayrıldık, bölündük, birbirimize düştük… Ama hiç bizleri bu hale getirenler kimlerdir diye kafa yormadık ve onlar hakkındaki düşüncelerimizi güncelleme gereksinimini kendimizde hissetmedik…

Biz hala önemli değerlerimizi, kendi iç hesapları yüzünden kirletenleri baştacı yapabilecek kadar güçsüz kaldıysak bizde bazı şeyleri hakediyoruz demektir. Yada var olan düzenin bir parçası olmuşuz demektir. Madem bu değerlerimiz çoğu şeyden önemli, o zaman değerlerimizi koruyalım, onları başkalarının oyuncakları yapmayalım. Özeleştiri yapmazsak sadece kendi dünyamızda direksiyon sallarız…

Soru şu: Herkes tarafından saygı duyulan ve büyük bir çoğunluğun da ortak değerini, ayaklar altına alanların savunucusu musunuz yoksa karşısında mısınız? Sorum, kişi odaklı değil, fikir ve akımla ilgilidir... Hiç kimse makamında ebedi değildir. İyinin ve doğrunun yanında saf tutmak yürek ister, cesaret ister, güçlü bir irade ister...

Gelinen  süreçte, herşeyi hukuk ve yargı belirleyecektir ama şu da bir gerçek : Biz futbolseverler, ne karar çıkarsa çıksın futboldan soğuduk artık, ortak değerlerimize laf attıran, sadece kendi egosunu tatmin eden bir yöneticilik anlayışının ( hangi takım olursa olsun ) her zaman karşısında olacağız…

O yüzden sağduyulu bir futbolsever olarak; “Türkiye, futbol sayesinde bölündü. 2011'in 2.yarısı kabus gibi geçti. Tüm yaşananlardan sonra iyiki varsın NBA - Premier Lig - La Liga - Bundesliga diyesi geliyor insanın...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder