29 Mayıs 2012 Salı

Beşi Bir Yerde...

Yine, yeni, yeniden...


Spor Toto Süper Lig'de 18 takımın 5'i İstanbullu... Ya da esprili bir dille bakarsak olaya, BEŞİ BİR YERDE :))


Bunu da yüzdeye vurduğumuzda % 28 ediyor İstanbul takımlarının genele yansıması...


Ayrıca bu, şu anlama da geliyor : İstanbul takımlarından herhangi birisi tüm sezon boyunca 34 haftanın sadece 13'ünde İstanbul dışına seyahat edecek...


Hal böyleyken, Adana - Kasımpaşa playoff maçı öncesinde büyük bir çoğunluğumuzun "Aman bir İstanbul takımı daha gelmesin" diye düşünerek sevsek de sevmesek de Adanaspor'un Spor Toto Süper Lig'e çıkmasını temenni ettiğimiz somut bir gerçekti. Fakat ne oldu? Çoğunluğun isteğine inat Kasımpaşaspor uzatmada eski CM çıkışlı Azar Karadaş'ın golüyle 1 sezon sonra tekrar düştüğü yere geri geldi, hoş geldi...
Çoğunluğumuz belki hala homurdanıyor ama başka bir takım geldi de izin mi vermediler? Playoff finalini X bir takım haketti de hakkını mı çaldılar? Adamlar çatır çatır playoffa kaldılar, finale kadar yükseldiler ve bu çabalarını sonuca da yansıtarak tekrar terfi ettiler. Metin Diyadin ve ekibini kutlamak bizim asli görevimiz olmalıdır...
Bu blog yazısı, Türkiye'nin en kalabalık spor sitesi www.sporx.com tarafından 05.06.2012 tarihinde HAFTANIN BLOG YAZISI seçildi.
http://my.sporx.com/blog/besi-bir-yerdeSXBLQ14665SXQ?utm_source=Facebook_Sporx&utm_medium=facebookcom&utm_content=daily&utm_campaign=IcerikPaylas


Aynı şehrin takımlarının maçları genelde tüm dünya literatüründe DERBİ maçları olarak görünür ama bizim ülkemizde Kasımpaşa ve İBB takımlarının 3 büyüklerle yaptığı mücadeleler bu kategoriye giremiyor. Şimdi de aynı şehrin takımlarının Avrupa'nın 4 büyük ülkesindeki yansımalarına bir göz atalım :


İngiltere gibi dünyanın en kaliteli 2 liginden birinde de bu sezon tekrar Premier Lig'e yükselen West Ham Unıted'la beraber Londra eyaletine bağlı takım sayısı da 6'ya çıktı. Bunu da yüzdeye vurduğumuzda 20 takımlı ligin % 30'u Londra çıkışlı takımlardan oluşmakta ( Chelsea - Arsenal - Tottenham - Fulham - QPR - Westham) ve herhangi bir Londra temsilcisi bir sezondaki toplam 38 maçın sadece 14'ünde şehri terk edecek...


İspanya La Liga'da ise 20 takımda en büyük çoğunluk başkent takımlarında görünüyor. Real Madrid ve Atletico Madrid'in yanı sıra Getafe ve Rayo Vallecano'da Madrid şehrinin temsilcilerinden...


Almanya Bundesliga'da ise bu konuda tam bir İSTİSNA. Önümüzdeki sezon ligde yer alacak 18 takım da farklı eyaletlerin temsilcileri ve bu da futbolseverler için gayet adaletli ve istenilen bir görüntü olarak karşımıza çıkıyor. 


Son olarak İtalya Serie A'ya da göz gezdirecek olursak, bilindik şehir takımları dışında farklı bir durum yok. Milano şehrinde İnter ve Milan, Roma şehrinde Roma ve Lazio yer alırken bu sezon tekrar Serie A'ya yükselen Torino ve Juventus da Torino eyaletinin takımları...
Gönül isterdi ki 3 büyük takımımızın dışında ( her daim bizimle gibiler ) kalan 15 takımın da 15 farklı şehirden olması ve heyecanın tüm ülke genelinde yayılması... Fakat bu sezon Kasımpaşa, İstanbul takım sayılarını 5'lese de Ankara'daki takım sayısı 1'e düştü... Yani önümüzdeki sezon İstanbul haricinde 13 farklı şehirden takımların maçlarını izleyeceğiz.


Bir sezonda en az şehirde (11 şehir) maç yapılma rekoru ise 2007-2008 sezonuna ait. Sözkonusu sezonda 18 takımlı ligde 5 İstanbul takımı (şimdiki gibi) ve 4 de Ankara takımı (A.Gücü - G.Birliği - G.Birliği Oftaş - Ankaraspor) yer alıyordu. 


Son olarak, bu sezon sonunda Manisaspor bir alt lige düşerken bir diğer Manisa temsilcisi Akhisar Belediyesi de ligin renkli takımlarından biri olmaya aday görünüyor. Diğer yandan 8 sene sonra tekrar Spor Toto Süper Lig'e çıkma başarısı gösteren Elazığspor ile Doğu bölgemiz de renklenecektir diye umuyoruz...


twitter @serdarsozkesen

22 Mayıs 2012 Salı

'Merkezi' Futbol...

Bu ülkede;

Hayatın merkezinde hep FUTBOL var,
Siyasetin merkezinde hep FUTBOL var,
İş yerlerinin merkezinde hep FUTBOL var,
Kahvehanelerin, AVM'lerin merkezinde hep FUTBOL var,
Sokağın, caddenin merkezinde hep FUTBOL var,
Otobüslerin, metrobüslerin merkezlerinde hep FUTBOL var,
Facebookta, twitterda yine en baba gündemlerde hep FUTBOL var...
Hal böyleyken,

- Adın ne senin ? 
- Adım Futbol, soyadım Gol efendim...
- İyiymiş...

- Ne iş yaparsın oğlum sen?
- Futbol A.Ş.'de çalışıyorum, her işi yapıyorum. 
An geliyor TFF başkanı oluyorum, an geliyor kulüp başkanı...
Hatta bazen yönetici, sıkça da şike - teşebbüs uzmanlığı yapıyorum...

- Peki kaç para alıyorsun yavrum bu saydığın bir sürü işten?
- Sorma be amca, birşey aldığım falan da yok,
Karın tokluğuna çalışıyoruz.
Ama paraya ne gerek var be adamım, takımım sağ olsun yeter...
Onlar bana iyi yada kötü ne yaparsak hep yanımızda ol dediler,
Hayatını bize göre şekillendir dediler,
Bana da çok mantıklı gelince hiç düşünmeden kabul ettim...

- Hem sen beni anlamazsın be babalık, yaşamadan bilemezsin...

- Peki oğlum evli misin? Çocuğun var mı? ve annenin babanın yanına en son ne zaman gittin?

- Aaa, sende çok soru sordun be yaşlı amca, sanki ahiret soruları soruyon...
Senin başka işin mi yok, sen git torunlarına bak, sen ne anlarsın bir takıma gönül vermekten.
Onu herşeyden çok sevmekten, günün 24 saatini onunla geçirmekten...
Sorgusuz sualsiz herşeyiyle sevinmekten, böyle hatasız bir kulübü asla bulamazsın...
- Haa amca pardon dede, bende sana bir soru soracağım, sahi sen hangi takımı tutuyorsun?

- ................ takımına biraz sempatim var ama artık doğru dürüst maçlarını bile takip etmiyorum.

- Oooo, sen o takımı tutarak zaten kaybediyorsun, hadi yürü işine amca...

.............................................................................

Yaklaşık 10 aydır futbolun içindeki karmaşıklarla uğraştığımız bir düzlemde de bu tarz bir konuşmanın olabileceğini düşünerek böyle birşey karaladım. Sonuçta futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülkede de bu ve benzeri durumları eminim ki sizler de yaşıyorsunuzdur.

Futbol, bizden çok şey aldı, geleneklerimizden, arkadaşlarımızdan, dostlarımızdan bir şeyler çaldı.

Futbol eksenli bir hayatı bırakmadıkça da bizlerden daha neler alacak, neleri götürecek benliğimizden yaşayarak göreceğiz...

twitter @serdarsozkesen

21 Mayıs 2012 Pazartesi

'İlk'ler Böyle Olur...


Acısıyla tatlısıyla Şampiyonlar Ligi dahil bütün majör ligleri bu haftasonu sonlandırdık... Şampiyonlar, küme düşenler... 'İlk'lerin bol olduğu 2011-2012 sezonunu da nihailendirdikten sonra 8 Haziran'da da heyecan yerini Avrupa Futbol Şampiyonası'na bırakacak...
'İlk'ler demişken bundan yaklaşık 1 ay önce yazdığım bir twiti (tahmini) hatırlatmak ve bu köşeye taşımak istedim  
25 Nisan 2012 tarihli twitter hesabımdan attığım bir twitte, sezonun çok sürprize gebe olduğunu söyleyip, şöyle bir tahminde bulunmuştum :
- Chelsea, tarihinde ilk defa Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olur,
- Montpellier, tarihinde ilk defa Fransa Ligi Şampiyonu olur ve
- Fenerbahçe, 29 sene sonra Türkiye Kupası'nı kazanır...
twitter @serdarsozkesen

14 Mayıs 2012 Pazartesi

İSTİSNAİ FUTBOL...


2011-2012 sezonu için en genel yorumun başına “Fazlasıyla İstisnai bir Futbol Sezonu” koyabiliriz. Türk Futbolu için 3 Temmuz’la başlayan karanlık süreç, tüm gerilimi ile nihayete erdi ve üzerimizden büyük bir yük kalktı. Sezon başında dahi saçma sapan bir uygulama olduğunu tüm kamuoyunun söz birliği edercesine vurguladığı SÜPER FİNAL de ‘İstisnai Sezon’un en gereksiz meyvesiydi…

Hatasıyla, doğrusuyla, olaylarıyla, gerilimleriyle, futbolun siyasetle olan ilişkileriyle bir sezonu daha bitirirken, istisnai sezon benzetmemi tüm Avrupa Futbolu için birkaç gözlemimle örneklendirmek istiyorum :

  • Galatasaray, hem normal sezonunu hem de başından sonuna kadar nahoş görüntülere sahne olan SÜPER FİNAL denen uygulamayı lider bitirip ŞAMPİYON oldu. Bu noktada her futbolseverin önce Galatasaray’ı, sonra da son haftaya kadar yarıştan kopmayan Fenerbahçe’yi tebrik etmesi gerektiğini düşünüyorum…
  • Süper Final, ülkemiz için bir sürprizdi ve istemediğimiz bir şekilde sonlanırken, UEFA Avrupa Ligi’ne gidecek son takımı belirlemesi gereken Süper Final 4.sü ile Avrupa Ligi 5.si arasında oynanması gereken play off maçı da oynanamadı. Malumunuz Bursaspor Türkiye Kupası finalisti olduğu için direkt UEFA biletini aldı ve ‘Süper Final Avrupa Ligi’ni de 5.sırada tamamlayınca Beşiktaş da play off oynamadan UEFA vizesini almış oldu…
  • 1974’te kurulan Montpellier takımı, Rene Girard yönetiminde sezona çok iyi başladılar ve çizgilerini hiç bozmadılar, takım oyununu sahaya en iyi şekilde yansıttılar, Lyon – Marsilya – PSG- Lille gibi kendilerinden güçlü kadrolar karşısında hiç korkmadılar… Sözkonusu 4 Fransız Dev’iyle oynadığı 8 karşılaşmadan 16 puan çıkardılar ve ‘şampiyonluk büyük maçlarda alınan puanlarla belli olur' sözünün karşılığını layıkıyla yerine getirdiler. Ve şimdilerde son haftasına girilen ligde en yakın rakibi PSG’nin 3 puan üzerindeler ve son maçta ligden düşmesi kesinleşen Auxerre deplasmanında alacakları 1 puanla tarihlerinde İLK DEFA ŞAMPİYONLUK sevinci yaşayacaklar.
  • Hafızam beni yanıltmıyorsa Avrupa’nın en büyük 5 liginde son 15 yılda namağlup bir tek Arsenal'i hatırlıyorum 2004 yılında. ‘Uzay takımı’ olarak lanse edilen Barcelona dahi bu sezon 3 kez mağlubiyet yaşadı. Şampiyon takımlardan Real Madrid 2 kez, Dortmund 3 kez, M.City  5 kez, şampiyon olması beklenen Montpellier ise toplamda 6 kez sahadan puansız ayrılmıştı… Evet bir namağlup şampiyon var : JUVENTUS 38 haftalık zorlu lig maratonunda 23 galibiyet ve 15 beraberlik alarak Milan’ın 4 puan önünde şampiyon olan Juventus takımı ayrı bir tebriği hak ediyor. Ayrıca 38 maçta yedikleri sadece 20 gol de (maç başı 0,52) bu büyük başarılarını taçlandırıyor…
  • Barcelona hegomanyası sonunda BİTTİ… Hem La Liga’yı hem de Şampiyonlar Ligi’ni kazanmasına ve en azından finallerinde görmeye alıştığımız ve hala DÜNYANIN EN İYİ TAKIMI olarak lanse edilen Katalanlar için iyi bir sezon olmadı. Lig şampiyonluğunu ezeli rakibi Real Madrid'e kaptıran Barca, Şampiyonlar Ligi’nde de yarı finalde Chelsea karşısında elenmekten kurtulamadı… Tek teselli ise Messi’nin bir sezonda atılan en çok gole ulaşması (69) oldu…
  • DORTMUND EFSANESİ… Klopp bu başarının baş mimarı. Göreve geldiği 2008 tarihinden itibaren Dortmund’un sadece ‘adının’ kaldığı bir ortamda adeta ‘uyuyan dev’i ayağa kaldırdı. En büyük rakibi Bayern Münih’i son 2 sezonda toplam 5 maçta da mağlup etti. 2 defa üst üste Bundesliga şampiyonluğu yaşadı ve son olarak Almanya Kupası’nda Bayern’e 5 attı…
  • Arda ve A.Madrid. Müthiş ikili… Avrupa’daki gururlarımızdan Arda Turan’ın sezon başında transfer olduğu A.Madrid ile ilk yılında UEFA Kupası’nı kazanması da hem kendisi için hem de bizler için büyük bir mutluluk oldu. Kuşkusuz bu büyük başarı da dünyanın en iyi 3 golcüsünden biri olduğuna inandığım Falcao’nun da büyük bir rolü vardı…
  • ve Sarı Denizaltılar KÜME DÜŞTÜ!!! Nilmar, Rossi, Cani, Senna gibi yıldızların olduğu Villarreal kendi kaderini kendi çizdi ve son haftada sahasında ağırladığı A.Madrid’e kaybedince ikinci lige düştü. Daha geçen sezon UEFA Yarı Finali, 3 sezon önce de Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finali oynayantakımın bu noktaya gelmesi futbolseverler için büyük bir ‘şok’ oldu. Şüphesiz bu hazin vedayı sonuna kadar hakettiler. İşin daha da garip tarafı, ‘B’ takımlarının mücadele ettiği ikinci ligden de düştüler. Kural gereği bir takımın hem ‘A’ hem de ‘B’ takımı aynı ligde oynayamadığı için ‘B’ takımları da 3.lige düşmüş oldu…
  • Sezona Frank de Boer ile kötü bir başlangıç yapan ve  13.haftaya gelindiğinde lider Alkmaar’ın 14 puan gerisinde kalınca hiçbir otorite Ajax'ın şampiyon olacağına ihtimal vermiyordu. 14.haftadan lig bitimine kadar oynadığı 21 maçın 18 tanesini kazanıp sadece 2 tanesini kaybeden Ajax, küçük çaplı bir mucizeye imza attı ve bu süreçte PSV’ye 7, Alkmaar’a 11, Twente’ye de 16 puan fark atarak üst üste 2.şampiyonluğunu yaşadı…
  • Almanya’da Köln KÜME DÜŞTÜ!!! Podolski’nin takımı da kendi sonunu kendi hazırlayanlardan… Sezon başından sonuna kadar düşme potasının içinden bir türlü kurtulamayan Köln, ligde oynadığı son 9 maçtan sadece 2 puan çıkartınca 4 sezon aradan sonra tekrar Bundesliga II’nin yolunu tuttu…
  • PARAYLA SAADET sonunda oldu… M.City, büyük dış güçler ile sonunda muradına erdi. Arap sermayesi ile büyük yıldızları büyük paralara tranfer eden Mancini’nin M.City’si tarihe geçecek bir final ile tam 44 yıl sonra şampiyonluk sevinci yaşadı. 90+2 ve 90+4’te buldukları 2 golle QPR takımını 3-2 mağlup eden Mavi – Beyazlılar MANU – Chelsea – Arsenal hegomanyasına SON vererek şampiyon oldu…
  • ve MOURİNHO… Dünyanın bence en iyi teknik direktörü… 4 farklı ülkede lig şampiyonluğu… Porto – Chelsea – İnter ve şimdi de Real Madrid… Sadece bu istatistik bile onun değerini kat be kat artırıyor. Kaldı ki bu takımlardan ikisi ile de ( İnter - Porto) Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşadı. Onu tartışmaya bile gerek yok…
  • BAYERN MÜNİH’den söz etmezsek olmaz. Klasik bir kupa takımı… Katıldığı her turnuvada sonuna kadar giden ve en kötü çeyrek final oynama başarısı gösteren, disiplin ve başarının ÖN ADI… Son 11 sezonda Avrupa’da 1 şampiyonluk, 2 Final, 1 Yarı Final ve 3 Çeyrek Final… “Daha ne olsun”sözünün ‘cuk’ diye oturduğu takım ve yukarıda yazdığım 2 finalin biri de bu sezon şampiyonluğa dönüşebilir. 19 Mayıs’ta kendi mabetlerinde Chelsea ile Avrupa’nın en büyüğü olmak için karşılaşacaklar…
  • Bayern demişken Chelsea de mutlak konuşulmalı. Villas Boas ile yaşanan acı tecrübe sonrası göreve getirilen Di Matteo ve Şampiyonlar Ligi’nde finale uzanan fantastik yolculuk... Ligi şampiyon M.City’nin tam 25 puan gerisinde 6.sırada tamamlayınca önümüzdeki sezon için tek umutları Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu oldu. Bir diğer Premier Lig takımı olan Tottenham ligi 4.sırada bitirdi ve normal olarak Ş.Ligi vizesini aldı. Fakat İngiltere’den 4 takımın bu bileti almaya hakkı olacağı için eğer Chelsea, Şampiyonlar Ligi’ni kazanırsa kendisi direkt turnuvaya katılım hakkı elde edeceği için Tottenham, Şampiyonlar Ligi’ne gidemeyecek. O yüzden 19 Mayıs gecesi tüm Tottenham’cılar Bayern’li :)
  • YEŞİL SAHALARDAN BİR YILDIZ DAHA KAYDI... Son 15 yılın en iyi 4-5 santrforundan biri olduğunu düşündüğüm Hollanda'lı efsane oyuncu Ruud van Nistelrooy'da futbolu bıraktığını açıkladı. En son Malaga forması giyen büyük golcü hem Manchester Unıted hem de Real Madrid formaları ile gol kralı olmuştu...
  • ve Raul Gonzalez… Nistelrooy gibi son 15 yılın en büyük efsanelerinden en akıllara gelinesi olanlarından (ne cümleydi ya :D)… Real Madrid ile yaşadığı 16 sezon sonunda Schalke’ye giden efsane oyuncunun bu sezon sonu biten sözleşmesinin ardından Katar’ın El Sadd takımına transfer olacağı açıklandı. Onun gibi bir dünya yıldızına bir futbolsever ve Raul hayranı olarak da kariyerine yakışmadığını da eklemeliyim…
Bendeki İSTİSNALAR ve ÖNE ÇIKANLAR bunlardı. Sizlerin de eklemek istedikleri varsa yorumlarınızı beklerim...


Bundan tam 6 ay önce kaleme aldığım yazıya da dikkat çekmek istiyorum. O zamanlardan Montpellier - Juventus - Dortmund - Papiss Cisse - Mourinho - Barcelona - M.City gibi konuşulacak önemli maddeleri o zamandan görüp yazmıştım...
http://www.serdarilefutbol.blogspot.com/2011/12/avrupadan-futbol-manzaralar-01122011.html

twitter @serdarsozkesen